Kayıtlar

Nisan, 2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DELİLER

Resim
KAÇAN DELİLER! Olay gerçektir. Elazığ'da geçer. 1960'lı yıllar! Elazığ Akıl hastahanesinden personelin bir ihmali sonucu bütün deliler kaçar, Elazığ’ın cadde ve sokaklarına dağılırlar. Toplam 423 deli kaçmıştır. Mülki makamlar panikler, Başhekime koşup "Doktor bey ne yapalım?" diye sorarlar. O zamanın ünlü doktoru Mutemit Bey hastahanenin başhekimidir. Mutemet Bey : "Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin" der. Doktor önde birkaç personeli arkasında Kara trencilik oynayarak bütün Elazığ’ı "çuf çuf" nidalarıyla dolaşırlar. Başhekimin tahmini tutmuştur, bütün deliler bu kuyruğa girer vagon olurlar. Lokomotif, yani başhekim Mutemet bey yönünü hastahane'ye çevirince tüm kaçan deliler hastahaneye geri dönmüş olurlar. Sorun çözüldüğü için Mülki makamlar ve doktorlar, trencilik oynayıp hastahaneye döndükleri için de deliler hallerinden çok memnundur. Ancak esas sorun akşam yoklama yapıldığı zaman ortaya çıkar; Hastaneye trencilik

AZAP OSMAN

Resim
Gözlerinde öfke denizi dalgalanmış, burnundan sert sert soluyan, yumrukları demir gibi sıkılmış bir adam daldı, Tüfekçi Yusuf’un dükkânına. Şalvarının duruşu, kasketinin dikimi ile Antep’in Barak köylülerine benziyordu.  Toprağa sürtünmekten eskidiği belli olan şalvarının yamalıkları yeni gibi duruyordu. Dokunulduğunda patlayacak bir barut gibiydi. Bugünlerde şehirde kime dokunsan aynıydı zaten. Fransızlar Antep’i işgal etmiş; kadın, erkek, yaşlı, çocuk demeden Ermenilerin yardımı ile önüne gelenleri öldürüyorlardı. Şehrin her yanında bombalar patlıyor, dumanlar yükseliyor, çatışma sesleri çığlıklara karışıyordu. Yabancı adam titrek ve öfkeli sesi ile “Selamun aleyküm ağam” dedi. Tüfekçi Yusuf selamı ağırdan hafif ton sesle alarak “Buyur ağam emrini söyle” dedi. Adam tezgaha iyice yaklaştı, anlatmaya başladı. “ Ağam ben Baraklıyım. Adım Osman. Köylüler bana Azap Osman derler. Anlayacağın rençperim. Köyde marabalık yaparım. Aynı zamanda iyide bir avcıyım. Düşman çol ço
Resim
Avcılar, kurdu fena halde sıkıştırır. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar, önüne çöker ve yalvarır: Ey insan!! Ne olur bana yardım et, peşimdeki avcılardan kaçacak soluğum kalmadı.Sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler. Köylü kurda acır, yanındaki boş çuvalı açar, içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder. Rastladığı avcılara da kurdu görmediğini söyler. Avcıların uzaklaştığından emin olan köylü, sırtındaki torbayı açar. Dışarı çıkan kurt; Çok teşekkür ederim. Hayatımı kurtardın.. Önemli değil! der köylü ve tarlasına gitmek için döndüğünde, kurt arkasından; Bir dakika!! Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm, açım, kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem gerek! Burada senden başka yiyecek bir şey yok!! Köylü şaşırır: Olur mu? Ben senin hayatını kurtardım! Ağzından salyalar akan kurt; Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey  yoktur.B

CEMAL SAFİ

Resim
Madem hatırı yok bunca senenin, Namı namert olsun geri dönenin. Mekanın cennet olsun güzel insan, büyük üstad...

ADAM OLMUŞSUNDUR

Resim
eğer herkes çıldırmış seni suçlarken sen başını dik tutabilirsen eğer herkes senden kuşkulanırken sen kendine güvenebilirsen ama bu kuşkulara da hoşgörülü davranırsan eğer bekleyebilir ve beklemekten bıkmazsan veya hakkında yalan söylenirken sen yalan söylemezsen ya da senden nefret edilirken sen nefret etmezsen ve yine de insanlara tepeden bakmaz çokbilmişlik taslamazsan eğer düş kurabilir ve düşlerinin tutsağı olmazsan eğer düşünebilir ve düşünceleri ihtirasın haline getirmezsen eğer hem zaferi hem de felaketi göğüsleyebilir ve bu iki sahtekara da eşit davranabilirsen eğer söylediğin gerçeklerin üçkağıtçılar tarafından aptalları tuzağa düşürmek için çarpıtıldığını duymaya dayanabilirsen ya da yaşamını adadığın eserler yıkıldığında işe koyulup yıpranmış araç gereçlerinle onları yeniden yaratabilirsen bütün kazanımlarını bir yere toplasan ve hepsini bir yazı turayla riske atabilsen ve kaybettiğinde yeniden baştan başlayabilsen ve kayıpların hakkında tek bir söz etmesen eğer

YENİDEN YAŞAYABİLSEYDİM EĞER

Resim
“Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer; Hastayken yatağa girer dinlenirdim. Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim.. Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım.. … Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim.. Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim.. Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer. Yerler leke olacak diye korkmazdım.. Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım.. Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım.. Saçım bozulmasın diye, arabanın camının açılmasını önlemezdim.. Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum.. TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim.. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım.. Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratmanın ne kadar harika olduğunu fark ederdim.. Bu o kadar nadir bir olay ki..